Cumhuriyet Halk Partisi Ula Belediye Başkanlığı aday adayı; “Marka Şehir” konusunda doktora yapmış ve Ula için büyük hayalleri olan biri. Ula’nın eniştesi, Dr. Mustafa Sedefoğlu aday adaylığını çok yakında düzenleyeceği tanıtım toplantısında açıklayacak.
Cumhuriyet Halk Partisi’nde ilçe kongreleri tamamlanırken, gözler bir taraftan da il ve ilçe belediye başkanlığı için aday adaylarına çevrildi. Muğla’nın gözbebeği, Akyaka’sı, Gökova’sı, tarihi, kültürel ve doğal güzellikleriyle Ula ilçesinde; Marka Şehir alanında çalışmalar yapan, Ula’yı dünyaca bilinen bir marka haline getirmeyi kafasına koymuş bir toplum bilimci, üniversitede bu konuda öğrenciler de yetiştiren Halkla İlişkiler ve Tanıtım Anabilim Dalı Öğretim Görevlisi Doktor Mustafa Sedefoğlu.
Mustafa Sedefoğlu ile kendisi ve Ula hakkında uzun uzun sohbet etme imkânı bulduk. Hem çaylarımızı yudumladık, hem de Akyaka, Gökova ve diğer mahalleleriyle birlikte Ula’yı masaya yatırdık.
Biraz kendinizden bahseder misiniz Mustafa Sedefoğlu kimdir?
1972 yılında İstanbul Beyoğlu’nda doğdum. İşçi bir babanın ve yedi çocuğuna kanat germiş, çok zor şartlarda bizlere bakmaya çalışan bir annenin evladı olarak büyüdüm. Eğitim kariyeri olarak; Marmara Üniversitesi İşletme Bölümünü (1993) ve yine aynı üniversitenin Üretim Yönetimi ve Pazarlama Yüksek Lisansını (2011) tamamladıktan sonra, Maltepe Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Anabilim Dalında 4 yıllık doktora eğitimini 3 yılda tamamlayarak (2020) hayallerimden biri olan “doktor” ünvanını almak nasip oldu.
Profesyonel iş hayatına, öğrencilik yıllarımda Pamukbank’ta başladım (1992). İki farklı sektörde kısa süreli çalışmadan sonra, bankacılık sektörüne geri döndüm ve birkaç bankada orta kademe ve Şube Müdürlüğü de yaparak, en son 11 yıl görev yaptığım Şekerbank grubunda Pazarlama Müdürü olarak iş hayatıma noktayı koydum (2016). Yaklaşık 7 yıldır kurucusu olduğum Gebze American Life Yabancı Dil Okulu’nu yönetiyorum. Ula’ya yerleştikten sonra ortağım yürütüyor işleri. Ben arada gidiyorum.
Peki ya Ula ve eniştelik durumu nedir?
Ula’ya eş durumundan geldim (burada gülümsüyor). Eşimle birlikte Ula’ya da âşık oldum. Yaklaşık 20 yıldır sürekli gelir gideriz. Babam, yani kayınpederim Köprübaşı Mahallesinden Emekli Öğretmen Mehmet Yiğit. 1,5 ay önce maalesef kendisini kaybettik. Allah rahmet eylesin. Rahmetli babam yıllarını CHP’ye adamış biriydi. Partinin ilçe ve il kademelerinde görev aldı. Seçim dönemlerinde örgütün eğitimi, sandık görevlilerinin sevk ve idaresi, adaylarla birlikte karış karış tüm mahalle ve köylerin dolaşılmasında en ön saflarda yer almış bir partilimizdi. Babamın babası (dedem) Badilerin Necati’si derler, annesi (nenem) ise Gökova’dan Salih Taş’ın kızı. Anneme gelirsek; Emekli Öğretmen Ummahan Yiğit, Ataköylü. Yalpı’lardan Süleyman ile Karateke’lerden Kadriye’nin kızı. Eşim Kübrâ da Ataköy doğumlu.
Ula Belediye Başkanlığı konusu ne zaman ve neden gündeme geldi?
Biraz önce belirttiğim gibi Ula damadı olduğum andan beri, Ula ve köyleri özel ilgi alanım oldu. Allah, Muğlalılara ve özellikle Ulalılara büyük torpil yapmış. Akyaka ve Gökova başta olmak üzere, her noktasıyla harika bir doğaya sahip. Sadece doğa da değil, antik çağdan günümüze tarihi ve kültürel değerleriyle, kendine özgü mimarisiyle, yemek ve konuşma kültürüyle bir şaheser bölge burası. Ama maalesef, ne kadar dirensek de doğamıza sahip çıkamadık, çıkamıyoruz. En yakın örnek Akbelen Doğa Katliamı!
Ula’ya her geldiğimizde başta Akyaka ve Gökova olmak üzere gezebildiğim kadar her yerine gitmeye çalışırım. Neler yapılabilir, nasıl geliştirilebilir, özellikle üretim anlamında ne tür çalışmalar faydalı olabilir diye sürekli düşünürüm. En sonunda, Ula’nın üretim anlamında bir devrim ile dünya markası olabileceğine inandım. Bu kapsamda doktoraya başladım ve özellikle Marka Şehir konusuna odaklanarak tüm çalışmalarımı Ula’nın geleceğini hayal ederek yürüttüm.
Belediye Başkanlığına adaylık sorusuna gelince; geçmişte belediye başkanları hizmet verdi, vermeye de devam ediyor. Parti gözetmeksizin, bütçeleri ve programları kapsamında güzel şeyler yaptılar, hepsine hizmetlerinden dolayı teşekkür ediyorum. Yeni aday olacak kişiler de seçildikleri takdirde Ula için muhakkak güzel şeyler yapacaktır; ikiyi üç, dördü beş-altı yapabileceklerdir. Ama benim derdim başka; Ula’yı dünyada parmakla gösterilen bir marka şehir yapmayı hedefliyorum. Hayalim bu! Özetle; ben aslında Ula Belediye Başkanlığına değil, Ula’nın geleceğine adayım! Bu hayalimin, hayalimizin gerçekleşmesi için belediye başkanlığı bir araç sadece.
Siyasi geçmişinizden de bahseder misiniz?
Tabii, biraz önce dediğim gibi, Beyoğlu’nda doğdum ve yaşadım. Cumhuriyet Halk Partisi Beyoğlu İlçe Örgütünde yer aldım. 2002 yılından itibaren İlçe Saymanlığı ve İlçe Sekreterliği görevlerinde bulundum. Şu an Gökova Mahallesinde ikamet eden yol arkadaşım, o zamanki Gençlik Kolları Başkanımız Yalçın Biçer’le birlikte siyasi mücadele içinde yer aldık. Zaman bizi Ula’da tekrar bir araya getirdi ve yaşadığımız tecrübeleri de dikkate alarak Ula’da siyasete soyunduk.
Sürekli bahsediyorsunuz, nedir Marka Şehir? Mesela Akyaka, geldiği durum ortada.
Marka şehir ve şehir markalaştırma günümüzde önemi gittikçe artan pazarlama stratejilerinden biridir. Kısaca tanımlarsak; sahip olduğu konum, mimari, tarih, altyapı, ulaşım, güvenlik, ticaret, kültür vb. özellikleri ile kendisine benzer ya da rakip şehirlerden olumlu yönde ayrışarak çekim merkezine dönüşebilen şehirlere Marka Şehir diyoruz.
Örneğin Avrupa’nın en önemli turizm merkezlerinden Paris, aşkın ve romantizmin en önemli merkezi olarak kabul edilmektedir. Bu kavramlar söz konusu olduğunda tüketicide Paris’i çağrıştırmaktadır. Başka bir örnekte; Roma, tarihi alanların ve imparatorluğun merkezi olarak görülmektedir. Her yıl milyonlarca tarih ve sanat meraklısı kişi Roma’yı ziyaret etmektedir. Las Vegas, çölün ortasında bulunmasına karşın eğlencenin merkezi olarak görülmektedir. Mısır deyince akla piramitler gelmektedir. Örnekleri çoğaltmak mümkündür. Marka olmuş her kentin, insanların zihninde karmaşık olmayan, rakiplerinden farklı net bir imajı bulunmaktadır. Buna pazarlamada “konumlandırma” adı verilmektedir. Konumlandırma, markanın tüketicinin zihninde edindiği yerdir. Doktora tezimde, Konumlandırma ve Marka Şehir konusunu çalıştım.
Gelelim Akyaka’ya. Atalarımız; “her şeyin fazlası zarardır” demiştir. Nasıl ki bir hastaya iyileşmesi için ilacın tamamını bir anda veremiyorsak, markalaşmada da tüm stratejileri plansız programsız, hızlıca uygulayamayız. Her şeyi, yavaş yavaş, dozunda vermek lazım. Akyaka da, şehir markalaştırma konusunda maalesef uzun yıllardan beri aşırı doza maruz kalmış, yarını düşünmeden, plansız programsız, baraj kapakları birden kaldırılmış bir nehir gibi, şehri sular altında bırakmıştır.
Peki ne yapılması lazım, bu şekilde giderse sonu kötü olmaz mı?
Madem “Şehir Doktoru” dediniz benim için, ben de aynı şekilde cevap vereyim; Hastamız, yani Akyaka, şehir markalaşma konusunda uzman bir doktora teslim edilmezse, hayati fonksiyonlarını yerine getirememeye başlar ve bir süre sonra bitkisel hayata girerek yaşamı sona erer. Durum bu kadar ciddi. Akyaka’da yaşayan halk isyan ediyor. Araç trafiği almış başını gitmiş, sezonda, özellikle bayramlarda şehre giriş yasaklanıyor. İnsanlar kendi kalabalığından ve sağa sola park etmiş araç yoğunluğundan hareket edemiyor. Azmak, bir nevi Ganj Nehri gibi, yerler çöp yığınlarıyla öbek-öbek tepeler oluşturmuş. Bir zamanların Sakin Kent’i (CittaSlow), şimdinin gürültü ve hengâmenin merkezi olmak üzere.
Bir Marka Şehir Doktoru olarak yazacağım reçete belli; Tersine Pazarlama, yani Pazarlamama (Demarketing). Bu strateji; bir ürün veya hizmete ya da konumuz şehre olan aşırı talepten dolayı, o ürün veya hizmeti tüketicilere artık yetiştirememe, eksik/kötü/kalitesiz sunma sonucu tüketicilerde oluşan memnuniyetsizlik nedeniyle, markaya olan bağlılığın azalması, olumlu algının olumsuza dönme tehlikesi ile karşı karşıya olma durumlarında kullanılan hayati önemde bir pazarlama stratejisidir. Uzmanlık konumuz bu olduğu için, ekibimle birlikte Akyaka’nın tüm sorunlarını masaya yatırdık ve her biri için tek tek projelerimizi oluşturduk, reçetemizi yazdık. Kısmet olursa, 31 Mart 2024 tarihinden sonra hızlıca tedaviye başlayacağız ve Akyaka’mızı hayata döndürüp, yerli ve yabancı misafirlerimiz için yaşanabilir bir kente geri döndüreceğiz. Reçetemizi, yani projelerimizi, CHP Kurultayından hemen sonra aday tanıtım toplantımızda halkımıza açıklayacağız. Azıcık daha bekleyelim. Biraz heyecan iyidir.
Belediye Başkanı olduğunuzda Akyaka dışında Ula merkez ve köyleri için neler planlıyorsunuz?
Tüm projelerimizi çok yakında aday tanıtım toplantımızda halkımıza açıklayacağız ama önden ufak bir fragman vereyim. Konuştuğumuz gibi, ilk müdahalemiz kanamalı bir hasta olan Akyaka’mıza müdahale etmek ve sonrasında tedavi süreci. Gelelim Ula merkez mahalleleri ve köylerine; Ula merkezde 4 mahalle var. Ula merkezinde nereye dokunsak yeşerecek durumda. Ula’da bir kent meydanı yok, önceliğimiz, herkesin yaşlı-genç, kadın-erkek, çoluk-çocuk bir arada oturabileceğiz bir meydan oluşturmak. Yaz akşamlarında, üniversite öğrencisi genç sanatçıların kendi müziklerini yapabileceğiz, yeteneklerini gösterebilecekleri bir ortam yaratacağız. Çoluk çocuk ellerinde kağıt helva, dondurma, pamuk helva, çekirdekleriyle, balonlarıyla neşe içinde vakit geçirecekler. Belediye Korosu, kışın yaptığı çalışmaları, yaz akşamlarında da Ula kent meydanında sergileyecek. Bizler de performanslarını alkışlayacağız. Özetle; halkımız, yaz döneminde hiçbir Ula akşamını kaçırmamak adına kimseye randevu vermeyecek.
Kent meydanı yapılana kadar, çirkin görüntüyü gidermek adına, kısa sürede Ula ana caddesindeki sağlı sollu dükkânların dış cephelerine, Nail Çakırhan mimarisine uygun şekilde tek tip giydirme yapılacak. Otoparkıyla, oteliyle, hamamıyla, restore edilmiş konaklarıyla, yerli ve yabancı turistlerin uğrak yeri olacak Ula merkez. Planlarımızda onlarca proje var, hepsini burada saymayayım. Ama Ulalılar bilsin ki, her ne eksikse, fazlası yapılacak.
Gelelim, Gökova başta olmak üzere, diğer tüm mahalle ve köylerimize (köyler de mahalle oldu ama ben köy demeyi tercih ediyorum); çiftçimiz artık ayağa kalksın, çünkü üretime başlıyoruz! Üretimin olmadığı yerde, bereket de olmazmış. Topyekûn üretim seferberliği başlatıyoruz efendiler! Köylerimizde ne yetişebiliyorsa, onu yetiştireceğiz ve belediye yönetiminde tesisleşerek markalaştıracağız, yurt içine ve yurt dışına satacağız. Tunceli’de Maçoğlu’nun yaptığı gibi, Ula’da da biz yapacağız. Kapanmış tüm üretim kooperatiflerini tekrar çalışır hale getireceğiz. Tüm dünya Ula’yı parmakla gösterecek. Buna inancım tam!
Eskişehir’de Büyükerşen, Porçuk Çayı’ndan bir Venedik yarattıysa, biz neden Kadın Azmağı’ndan harikalar yaratmayalım?
Yapacak o kadar çok şey var ki. Hepsini tek tek birlikte yapacağız. Ula’yı üretimiyle öne çıkan bir dünya markasına dönüştüreceğiz. Ben buna inanıyorum, çünkü nasıl yapılacağını biliyorum. Siz de inanın. Yapılacak tüm projelerin kaynağını kendimiz oluşturacağız. Üreteceğiz, markalaştıracağız, satacağız, gelirimizle tekrar üreteceğiz. Turizmi canlandıracağız, döviz girdimizi arttıracağız, kazancımız esnafımız, çiftçimiz, öğrencimiz, ev kadınlarımızla bölüşeceğiz. İktidarın eline bakmayacağız. Maddi anlamda tam bağımsız bir ilçe olacağız. Üreten, mutlu bir Ula için; haydi ayağa kalkın, başlıyoruz.
ESMA TURAN / ÖZEL RÖPORTAJ