Savurganlık sadece kazandığımız parayı gereksiz yere harcamada olmaz. Savurgunlık aslında paradan, giysiye, gıdadan günlük kullandığımız eşyalara kadar savurganlık vardır direk ya da dolaylı da olsa.
Verimli tarım arazilerini tarım dışı amaçlarla kullanmak, büyük bir savurganlıktır. Birinci sınıf sulamaya uygun tarım arazilerimizin, imara açılmasına asla izin vermemeli, bu arazilerin üzerine sanayi tesisleri, şehirler kurmamalıyız.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ile Dünya Gıda Programının (WFP) birlikte yaptığı yazılı açıklama ile açlığın ülkelerin istikrarını tehdit etmesinden dolayı yaşanabilecek geniş çaplı gıda krizlerine karşı uyarı yapılmıştır.
Dünyada gıda krizi beklenirken, önümüzdeki yıllarda yaşanabilecekler bugünden öngörülmektedir. Topraklarımızı kaybetmeye devam edersek, üretimde yeterlilik sağlayamazsak, dünyadan ürün bulma imkanımız azalacaktır. Artık bir karış dahi kaybedecek toprağımızın olmadığı ortadadır. Gıda güvencesi için toprağın olmazsa olmaz olduğu bilincini bütün toplumda aynı düzeyde oluşturmak ve bundan sonra da bu bilinçle topraklarımıza sahip çıkmak zorundayız.
Topraklarımızı koruyabilir, üretim yapabilecek çiftçiyi tarlada tutabilirsek, bu krizlerden çok daha az etkileneceğimiz ortadadır. Ülkemizde her yıl binlerce dekar verimli birinci ve ikinci sınıf tarım arazisi, konut, sanayi ve turizm yapılaşmaları, karayolu yapımı nedeniyle elden çıkıyor.
Karayollarını ve şehirlerin gelişimini projelendirirken, verimli tarım arazileri yerine tarıma elverişli olmayan, daha verimsiz arazilerin kullanılmasına özen gösterilmelidir. Alternatif marjinal tarım arazileri mevcutken, verimli tarım arazilerini tarım dışı amaçlarla kullanmak, büyük bir savurganlıktır. Birinci sınıf sulamaya uygun tarım arazilerimizin, imara açılmasına asla izin vermemeli, bu arazilerin üzerine sanayi tesisleri, şehirler kurmamalıyız. Turizm, madencilik ve ulaştırma için verimli tarım arazilerimizi kullanmamalı, meyve ağaçlarını, zeytinlikleri kesip yazlıklar inşa etmemeliyiz. Büyükşehir belediyeleri, tarıma kaynak ayırmalıdır. Valilikler ve büyükşehir belediyeleri, verimli tarım arazilerinin korunması konusunda çok hassas hareket etmeli, meraların tespit, tahdit, tahsis ve ıslah çalışmaları hızla tamamlanmalı, meraların amaç dışı kullanımı önlenmelidir.
Toprak Koruma Kurullarının verimli arazileri korumak için etkin bir şekilde çalıştırılması yaşamsal bir zorunluluktur.
Toprak koruma kurullarına gelen arazilere artık vazgeçilemez gözüyle bakılmalı, imzalar atılırken gelecek nesillerin bizlere emaneti olan toprakları kolayca gözden çıkarmamalıyız. Çiftçinin tek meslek örgütü olan Ziraat Odaları temsilcilerinin bu kurullarda görev yapması bir zorunluluk olmalı ve bu husus, valilerin takdirine bırakılmamalıdır. Gıda krizinin yakıcı etkilerini her geçen gün daha fazla yaşadığımız bu günlerde sit alanı kapsamında koruma altına alınmayan hiçbir ovamızın kalmamasını istiyoruz.
Geleceğimizi emanet ettiğimiz çocuklarımıza da toprağın önemi çok iyi anlatılmalı, toprak sevgisi, çevre koruma bilinci ilköğretim müfredatına alınmalıdır. Geleceğin gıda güvencesinin sağlanması için toprağın korunmasının önemi, ‘toprağı tanımanın yaşamı tanımak’ olduğu çocuklarımıza öğretilmelidir.
Çiftçilik dünyanın en zor mesleklerinden biridir. Dünyanın her yerinde çiftçiyi tarlada tutma mücadelesi verilmektedir. Bizler de çiftçilerimizin yaptığı işin önemi konusunda toplumsal bilinç yaratmak zorundayız.
Bu topraklar evlatlarımıza bırakacağımız en değerli miras olacaktır. Her zaman dediğim gibi Türkiye’nin derhal milli bir tarım politikası oluşturarak hayakta geçirmesi yaşamsal bir zorunluluk haline gelmiştir. Topraklarımızda yaptığımız savurganlık geri dönüşümü zor tehditler getirecektir.
YORUMLAR