Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
kule reklam
kule reklam
Hakan Canel

Tarım arazilerimizi korumalıyız

Evvelden beri; Toprağımıza sık sık ‘anamız, ekmek teknemiz’ diyerek kıymetli olduğunu ifade ediyoruz. Eriyoruz etmesine de bunun gereklerini yerine getirebiliyor muyuz? Hele hele son yıllarda. Cevap ne yazık ki olumsuz. Bu ifadeye  yakışmayacak şekilde toprağı hor kullanıyor, bize dedelerimizin mirası olmaktan öte  çocuklarımızın bize emaneti olan topraklarımızı kaybediyoruz.

Nüfus artışı, sanayileşme, madencilik, turizm, ulaştırma ve kentleşme nedeniyle toprak ve su kaynakları üzerindeki baskı her yıl biraz daha artıyor. Ayrıca, tarım arazilerimizin küçük, parçalı, dağınık, çok hisseli olması ve sulama imkânlarının halen yetersizliği ile verimli kullanımı da sağlanamıyor.

Yüzölçümü 78,35 milyon hektar olan Türkiye’nin, uzun ömürlü bitkilerle beraber toplam arazi miktarı 2005-2020 döneminde 26,6 milyon hektardan 23,1 milyon hektara gerilemiştir. Bir diğer ifadeyle, yaklaşık 15 yılda 3,5 milyon hektar tarım arazisini kaybettik. Verilere göre;  ülkemizde en fazla tarım arazisine sahip Konya’da son 10 yılda tarım alanları yüzde 10,5 azaldı. Aynı dönemde tarım arazilerinin en fazla olduğu illerimizden sırasıyla Şanlıurfa’da yüzde 16,6, Sivas’ta yüzde 17,8, Yozgat’ta yüzde 15,7, Çorum’da yüzde 12,5, Adana’da yüzde 12,4, Mersin’de yüzde 13,1, Kırşehir’de yüzde 17,6, Mardin’de yüzde 12,9, Edirne’de yüzde 14,0, Malatya’da yüzde 11,9, Muş’ta 12,3, Hatay’da 16,9, Kastamonu’da ise yüzde 13,4, azalma gerçekleşti.

Ülkemizin en stratejik sektörlerinden olan tarımın en temel sermayesi olan tarım arazilerini korumak, sürdürülebilirlik açısından çok önemlidir. Son yıllarda tarım arazilerinin korunması ve amaç dışına çıkarılmasının önlenmesi amacıyla çalışmalar yapılmış, Kanunlar çıkarılmıştır.

Tarım arazilerinin miras yolu ile bölünmesinin önlenmesi amacıyla çıkarılan 6537 sayılı Kanun ile tarım arazilerinin bölünmesinin engellenmesine yönelik önlemlerin daha da artırılmasını, mülkiyet devirlerinin hızlı bir şekilde yapılmasını, tarımsal amaçlı kullanım planlarının etkin uygulanmasını ve arazi kullanımına ilişkin denetimlerin etkinleştirilmesini sağlamak amacıyla 7255 sayılı Kanun ve diğer benzer çalışmalar bu açıdan oldukça önemlidir.

5403 Sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunun 14. Maddesi ile 9,2 milyon hektar olan 440 adet ova tarımsal sit alanı olarak belirlendi ve koruma altına alındı. Bunu toprağı korumak adına atılmış, önemli bir adım olarak görüyorum.

Dünyada gıda krizi beklenirken, önümüzdeki yıllarda yaşanabilecekler bugünden öngörülüyor. Artık bir karış dahi kaybedecek toprağımızın olmadığı ortadadır. Gıda güvencesi için toprağın olmazsa olmaz olduğu bilincini bütün toplumda aynı düzeyde oluşturmak ve bundan sonra da bu bilinçle topraklarımıza sahip çıkmak zorundayız.

Karayollarını ve şehirlerin gelişimini projelendirirken, verimli tarım arazileri yerine tarıma elverişli olmayan, daha verimsiz arazilerin kullanılmasına özen gösterilmelidir. Alternatif marjinal tarım arazileri mevcutken, verimli tarım arazilerini tarım dışı amaçlarla kullanmak, büyük bir savurganlıktır. Birinci sınıf sulamaya uygun tarım arazilerimizin, imara açılmasına asla izin vermemeli, bu arazilerin üzerine sanayi tesisleri, şehirler kurmamalıyız. Turizm, madencilik ve ulaştırma için verimli tarım arazilerimizi kullanmamalı, meyve ağaçlarını, zeytinlikleri kesip yazlıklar inşa etmemeliyiz. 

Büyükşehir belediyeleri, tarıma kaynak ayırmalıdır. Ki bu doğrultuda Muğla Büyükşehir Belediyesi’nin çalışmaları rol model olacak niteliktedir.  Valilikler ve büyükşehir belediyeleri, verimli tarım arazilerinin korunması konusunda çok hassas hareket etmeli, meraların tespit, tahdit, tahsis ve ıslah çalışmaları hızla tamamlanmalı, meraların amaç dışı kullanımı önlenmelidir.

Verimli topraklarımızı kaybetmeye devam edersek, gıda üretimi ve gıda güvencesi ciddi şekilde zarar görecek, gıda fiyatlarındaki dalgalanmalar artacak ve milyonlarca insan potansiyel olarak açlık ve yoksulluğa itilecektir.

Tarımda gelişmiş teknolojileri kullanarak birim alandan en fazla verimi alabilmek, ülke topraklarında ekilmeyen alan bırakmamak, dünyada belirli ürünlerde söz sahibi olan ülkelerle rekabet edebilmek, kırsal alanda üreticilerin gelir ve yaşam seviyelerini artırmak amacıyla çiftçilerin tarımsal alandan kopmamaları için her türlü çaba gösterilmelidir. Ancak bunu yaparken tabiatın dengelerini altüst etmemek ve sürdürülebilir tarımsal üretim imkanlarını da yok etmemek zorundayız. Tarım politikaları tarım arazilerini korumak, çiftçiyi arazisinde, köyünde tutmak, çiftçiye ailesini geçindirecek bir gelecek sağlamak üzerine kurulmalıdır.

Yeni yılda bütün çiftçilerimize bol üretim ve bereket dilerim.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER