Ülkemiz adına bir realite var ki, yadsınamaz.
Aksi de söylenemez.
Dolayısıyla asıl olan, istenilen düzeyde tutum ve davranışlar içerisinde olmaktır.
Böylelikle ahde vefa kapsamında, bir yerde üzerimize farz olan görev tamamlanmış olurdu.
Millet olarak bize yakışan başkaca bir davranış olmayacağına göre en sağlıklı yaklaşım, istenen doğrultuda hareket etmek,
Ve de gereğini yerine getirmektir.
O takdirde beklentiler karşılık bulurdu.
***
Kuşkusuz, neden dem vurduğum konusunda tereddüt edilemezdi.
Dünyada hiçbir kimse milleti tarafından bu denli sevgi ve saygıya layık görülmediğine göre, kim olduğu noktasında tereddüde yer yoktu.
Üstelik bu yaklaşımlar belirli yaş gurubuna özgü değildi.
Aradan geçen bir asırlık süre içerisinde 7 den 77’ye her kim olursa olsun, farklı davranışlar içerisinde olmadı.
Kısaca her kim olursa olsun, Atasına karşı sevgi ve saygı çerçevesinde hareket etti.
Elbette, milleti tarafından aradan geçen bir asırlık süre içerisinde biran dahi olsun sevgi ve saygıda kusur etmediği kişi, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ten başkası değildi.
***
Kaldı ki olamazdı da…
Eğer bir kişi, yaşamı boyunca tek bir idealin peşinde olmuşsa,
“Asıl olan milletimin hür ve bağımsız yaşamasıdır” yaklaşımı içerisinde yedi düvele karşı her şeyini ortaya koymuşsa,
“Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır,
Ama Türk Milleti ilelebet payidar kalacaktır”
Diyerek, vatanı ve halkına olan sevgisini dile getirmişse…
Ki bu yaklaşım sözde değil, özdeydi.
Tek bir şey söylenirdi.
“Mustafa Kemal, vatanı ve vatan topraklarında halkın hür ve bağımsız yaşaması için hayatını hiçe sayan bir vatan evladıydı.”
***
Nitekim aynısıyla vaki olmuştu.
Vatanın düşman işgalinden kurtarılması sürecinde kollarını sıvayarak, Anadolu’ya geçmişti.
“Ülkesinin selamete ermesi için düşman güçlerinden arındırılması kaçınılmazdır” yaklaşımı içerisinde olan vatan sevdalılarıyla bir araya gelerek, kurtuluş planları yapmışlardı.
İçinde bulunduğumuz koşullarda başkaca çıkar yolumuz yoktur diyen Mustafa Kemal aynı süreçte, kendisine inanan vatan evlatlarıyla, cepheleri paylaşmışlardı.
Kuşkusuz, gerçekleştirilen birlikteliğin tek amacı vardı.
Her ne pahasına olursa olsun topyekûn hareket edilerek, istila güçlerini yurdumuzdan atmak.
Bunun için bir takım müeyyideler vardı.
Öncelikle, milletçe tek vücut olmak…
Kadın erkek, vatanın düşman kuvvetlerinden arındırılması için gecemizi gündüzümüze katarak, savaşmak.
İçinde bulunduğumuz koşullarda başkaca hiçbir yok yoktur.
***
Kabul edelim ki bunlar, o günün şartları içerisinde gözlenen, sıra dışı gelişmeler üzerine alınan olağanüstü kararlardı.
“Çoluk çocuk gerektiğinde cepheye koşacak” yaklaşımının başkaca karşılığı olmadığına göre, bunun altında yatan temel nokta vatandı.
Vatanın işgal güçlerini oluşturan emperyalist ülkelerden arındırılmasıydı.
Başkaca hiçbir yol yoktu.
Bu uğurda canımızı vereceğiz ama vatanımızı düşman kuvvetlerine teslim etmeyeceğiz.
***
Biran düşünüyorsunuz.
Dünyada yer alan sayısız ülkeler halkı arasında bu denli vatanına gönülden bağlı olanlar,
Ölümü hiçe sayarak, cepheden cepheye atılanlar var mıdır?
Kuşkusuz, onca ülkeler vatandaşları arasında sağduyu yaklaşımı içerisinde olanlar vardır.
Ne de olsa vatanları ve vatanın selameti söz konusudur.
Ancak…
Bu noktada bir realite var ki yadsınamaz ve de aksi iddia edilemezdi.
Dünyada hiçbir ülke halkı yoktur ki Türkler kadar vatanına gönülden bağlı olsunlar.
Vatanın selameti, halkın hür ve bağımsız yaşaması adına ölümü hiçe saysınlar.
Elbette belirttiğim gibi aynı yaklaşım içerisinde olanlar yok değildir.
Ne var ki, bunların sayıları parmakla gösterilecek kadar azdır.
Buna karşın bir ülke ve ülkenin vatandaşları var ki, tarih boyunca yurdunun selameti yanında, hür ve bağımsız yaşamak için ölümü göze almaktan zerrece tereddüt etmemişlerdir.
Tarihi kayıtlar aynısıyla vaki olduğuna göre başkaca yaklaşımlar, haksızlık etmekten başkası olamazdı.
***
Belirttiğim gibi halkımız için, vatan ve vatanın selameti söz konusu olduğunda, akan sular dururdu.
Geçmişten günümüze gözlenen tablo aynısıyla vaki olduğuna göre, farklı yaklaşımlar içerisinde olunamazdı.
Sonuçta, Hür ve Bağımsız Yaşamanın Sembolü olan Cumhuriyetin, bayram niteliğinde bir takım etkinliklerle kutlanmaya başladığının göstergesi, bayram öncesinde gözlenen SEVGİ SELİ bağlamındaki coşkuydu.
YORUMLAR