Bu yazıma Dokuzuncu Cumhurbaşkanımız Rahmetli Süleyman DEMİREL’ in meşhur sözü “nerde kalmıştık” ile başlamak istiyorum.
Bana göre kaldığımız yer belli ama gittiğimiz yer pek iç açıcı değil.
Tarımsal üretimin en üst seviyede olduğu bir dönemde pazar yerleri pahalı, üretici ürettiği ürünleri maliyetleri karşılamıyor diye sokağa döküyor ve ülkenin dört köşesinde protesto eylemleri yapıyor. Tarlada 5 TL olan pazar da 80 TL ise bir yerlerde ciddi bir problem var demektir. Bu problemi çözecek olanlar ise Türkiye Cumhuriyeti Devletini yönetenler ve Türkiye Büyük Millet Meclisidir.
Tarla da 5 TL’ ye satılan bir üründen, üretici maliyetlerini bile karşılayamaz iken pazarda 80 TL’ ye satılan ürün üzerinden kimler kazanıyor ise incelenmeli, araştırılmalı ve çözümler üretilmelidir. Üretici zarar ederken birileri çok kazanmamalıdır.
Üretici maliyetlerinin çok yüksek olduğunu ziraat odaları, süt birlikleri, üretici birlikleri ve çiftçiler her zaman dile getirmektedirler. Üretimden vazgeçmemeleri için desteklenmeleri kanaatinde olmuşumdur hep. Eğer üretmezler ise kıtlık çekeceğimiz aşikardır. Dışardan tarım ürünleri ithal etmekteyiz ve nüfusumuz geçici sığınmacı ve kaçaklarla arttıkça ithalatımızda artmaya devam edecektir. Aklıma ilk gelen Ukrayna’ dan tahıl ürünleri, Sudan’ dan canlı hayvan, et, tere yağ, domates, patates ve en acısı 20 milyon yumurta ithal edeceğimize Türk çiftçisinin desteklenmesi ve kalkındırılması gerekmektedir.
Kime, neye, nasıl ve hangi amaca hizmet edeceği tartışmalı bir yasa 22 Ağustos 2024 tarihinde resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi. Yasa özetle 2 yıl ekim dikim yapılmayan arazilerin Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından ihale ile isteklilere kiraya verilmesini ön görmektedir. Tarım arazilerinin boş kalmasını elbette istemeyiz ama mesleğim icabı şunu biliyorum bir kişinin arazisini KULLANMA hakkı olduğu kadar KULLANMAMA hakkı olduğunu biliyorum. Yasanın, yürütme süreci art niyetli olarak kullanılır mı? Kullanılmaz mı? Bunu ilerleyen zamanlarda hep birlikte göreceğiz.
Bence esas üzerinde durulması gereken konu, çiftçinin ve besicinin ürettiği ürünlerden, beslediği hayvanlardan para kazanıp kazanamadığıdır. Muğla genelinde düğün-dernek işleri veya toplu ödeme ile yapılacak olan tüm harcamalar tütün, narenciye ya da pamuk parasında yapılırdı. Besiciler Kurban Bayramı dönemine denk getirirdi. Hemen hemen her ailede tütün, narenciye, pamuk ve kurban parası ile evlenen veya okuyan bir fert mutlaka vardır. Ama günümüzde bu harcamaları yapmayı bırakın ektiğinin, diktiğinin ve beslediğinin masraflarını karşılayamıyorlar.
Üretici maliyetlerinin acilen düşürülmesi için yapılması gerekenleri; sokaktan geçen herhangi birine tarımın ve hayvancılığın nasıl düzeltileceğini sorsanız, ilk söyleyecekleri
Yatı olana mazot ucuz, traktörü olana pahalı.
Gübreyi lüks tüketim ürünü gibi ÖTV’ li ama pırlantayı ÖTV’ siz alıyorsunuz.
Kısacası tarlaya ve ineğin sırtına EVET yazanlar yüzünden, hepimiz geminin en alt kamaralarındayız.
Yazılarımı bundan sonra Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ ün veya diğer Türk büyüklerinin sözleriyle bitirmek istiyorum.
“Milli ekonominin temeli tarımdır” diyen Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ ü rahmet ve minnetle anıyorum.
Kalın sağlıcakla…
YORUMLAR