Yaklaşık bir ay öncesinde, 6 Şubat tarihinde yüzyılın en büyük deprem felaketine maruz kalınca, tabir yerindeyse donup kalmıştık.
Aslında ülkemiz, geçen yıllar içerisinde de birçok depremlerle yüz yüze gelmişti.
Ne var ki bu defa gözlenen sarsıntı başkaydı.
Zira bu kez, tabir yerindeyse yakıp yıkmıştı.
Hem de 11 ilimizi etkisi altına alarak.
Kaldı ki aynı kentlerle sınırlı kalmadı.
İlişkin olarak bu kez ateş sadece düştüğü yeri yakmadı.
Ülkemizi bir uçtan diğerine derinden sarstı.
***
Sonra, nasıl etkilenilmezdi!
Şu ana dek, enkaz altından çıkarıldığı kadarıyla 40 binin üzerinde vatandaşımız hayatını kaybetmişti.
Üstelik enkaz kaldırma çalışmaları devam ettiği için daha da kayıpların olacağı yönünde yaklaşımlar vardı.
Ya yaralılar!
Bu noktada söz konusu iller nüfusu baz alındığında, çok daha üzücü bir tablonun ortaya çıkacağı yönünde yaklaşımlar vardı.
Buna karşın tek arzumuz, yaralıların biran önce şifa bulmalarıydı.
***
Böylesi bir felaket üzerine iki önemli nokta vardı.
Afete yönelik yaklaşımlar nasıl olacaktı?
Bizatihi devletimiz yanında diğer iller ne tür eğilimler içerisinde olacaklardı?
Hep birlikte gerekli destekler verilecek miydi?
Yoksa, bir şekilde kayıtsız kalınır mıydı?
Aslında bu şekilde düşünmek insanımızın hangi eğilim ve ne tür seciyede olduğunu bilmemekle eşdeğerdi.
Oysa tamamen tersi düşünülmeliydi.
Tarihin nice dönemlerinde bir şekilde mağduriyet söz konusu olduğunda insanımız her şeyiyle öne çıkmıştı.
Şimdi de 11 ilimizin karşı karşıya kaldığı felakette görüldüğü gibi yaraların sarılması için hiçbir fedakârlıktan kaçınmamıştır.
***
Hiç kuşku yok bu illerden biri konuşlandığımız kent MUĞLA olmuştu.
İlişkin olarak bağlı 12 ilçe, tüm beldeler ve de köyler.
Her biri, halkımızın ne tür insani yaklaşımlar içerisinde olduğunu en güzel şekilde göstermiştir.
Adeta bir seferberlik ilan edilmiş gibi yaklaşımlar sergilenmiş,
Özellikle yardımlaşmanın en güzel örneğini verircesine topyekûn hareket etmişlerdi.
Kabul etmek gerekir ki bu tür bir yaklaşımın altında yatan, dayanışma içgüdüsünün yarattığı eylemden başkası değildi.
Kardeşleri bir büyük felaketle yüz yüze gelince, kayıtsız kalamazlardı.
Nitekim kalmadılar.
Muğla merkez olmak üzere Fethiye, Marmaris, Bodrum, Datça, Ortaca, Dalaman, Milas, Yatağan, Kavaklıdere, Ula ve Seydikemer İlçeleri, o gün bugün yardımcı olmak için çırpınıyorlar.
Her biri topladıkları yardım malzemelerini deprem bölgelerinde mağdur olan vatandaşlarımıza ulaştırmak için çabalıyorlar.
***
Gözlenen gelişmeler bağlamında dikkatlerden kaçmayan yaklaşımlar daha vardı.
Yardımlaşma ve dayanışma içerisinde olan sadece Muğla’ya bağlı ilçeler ve beldeler olmadı.
Çok sayıda köyler ve mahalleler halkı da çorbada bizimde tuzumuz olsun diyerek, bir şekilde yardım elini uzatmışlardı.
Söz konusu yaklaşımlar üzerine dense ki, depreme maruz kalan kentler halkının yaralarını sarmak için ülkemizin her kenti gibi MUĞLA DA, BİR UÇTAN DİĞERİNE SEFERBER OLMUŞTU.
Aynısıyla vaki olduğu için bu yaklaşımda kesinlikle abartı yoktu.
Her dem vurguladığım gibi insanımızın sinesinde saklı dayanışma ve yardımlaşma ülküsü bağlamında olamazdı da…
YORUMLAR