Geçmişten günümüze ülkemizin geleceği adına mücadele eden meslek sahipleri arasında bazıları var ki, üstlendikleri görev bağlamında tartışılmaz.
Aksi de söylenemez.
Zira onlar, dünyanın hangi ülkesinde olursa olsun, tek bir hedef için mücadele edenlerdir.
“Sorumluluğunu aldıkları çocukları geleceğe hazırlamak…”
Onların zaman içerisinde bir takım sorumluluklar üstlenerek, ülkelerini en iyi şekilde temsil etmelerinin önünü açmak.
Kısaca vurgulamak gerekirse, söz konusu mesleğin sahipleri için başkaca bir düşünce ve de yol yoktur.
***
Bilmem kimler oldukları konusunda tereddüt edilir mi?
Bir takım istisnai durumlar olsa da büyük bir çoğunluğun birleştiği tek nokta vardır.
Bunlar eğitimcilerden başkası değildir.
Yani ÖĞRETMENLER.
Bu konuda tereddüt edilemezdi.
Seni, beni, kısaca herkesi yetiştirip, geleceğe hazırlayanlar, başkaları değildi.
Olamazdı da…
Hayatın her evresinde onlar vardı.
Her evresi diyorum.
Eğitimcilerin görevi belirlenen süreçle sınırlı değildi.
Hangi şart ve koşulda olursa olsun, üstlendikleri görevin yüklediği sorumluluk nedeniyle, gözlerini öğrencilerinin üzerinden ayırmazlardı.
Küçük yaşlardan itibaren kendilerine emanet edildikleri için görev sadece eğitim süreciyle sınırlı değildi.
Ondan sonraki hayatı da bir şekilde öğretmenleri ilgilendirirdi.
***
Bu arada sanılmasın ki öğrenci-öğretmen ilişkilerinde gözlenen yaklaşımlar, eğitim süreciyle sınırlıdır.
Öğrencilerin sonraki hayatı adına kayıtsız kalırlar.
Kesinlikle değildir.
Öğretmenler, öğrencilerin sonraki hayatıyla da bir şekilde ilgilidirler.
Başlangıçta kendilerine teslim edilen çocukların, ileriki dönemlerde nasıl bir yol izleyeceği noktasında çoğu kez belirleyici olurlar.
Her bir öğrencinin, aradan yıllar geçse de sevgi ve saygıda kusur etmediği kişilerin başında öğretmenlerin gelmesi altında yatan temel nokta, yıllar boyu tesis edilen sevgi ve saygıdan başkası değildir.
Dolayısıyla hiç kimse, öğretmen-öğrenci ilişkileri bağlamında gözlenen yakınlaşmaların abartı olduğunu söyleyemez.
Hal böyle iken farklı bir yaklaşımda olmak, söz konusu ilişkileri görmemekle eşdeğerdir.
***
Eğitimciler için yıllardır bir takım görüşler ortaya atılsa da değişmeyen tek bir gerçek vardır.
“Öğretmenler toplum içerisinde ayrıcalıklı bir konumun sahibi olanlardır.”
Hal böyle iken, farklı yaklaşımlar da sergilenir.
Eğitimcilere, özellikle ülke yönetimi kademesinde bulunanlar tarafından yeterli destek sağlanmadığı ileri sürülür…
İlişkin olarak, maddi bağlamda çalışmaların karşılığı verilmiyor diyerek bir takım serzenişlerde bulunulması, tümüyle yadırganacak bir yaklaşım değildir.
Özellikle ekonomik koşulların yarattığı olumsuz tablo üzerine eğitimcilerin şikâyetleri dikkate alınmalı,
Şartların elverdiği ölçüde bir takım iyileştirmeler yapılmalıdır.
***
Bu arada, içinde bulunduğumuz hafta içerisinde kutlanan “24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ ” baz alınarak, eğitimciler adına bir durum değerlendirmesinde bulunulması, her yönden kayda değer bir yaklaşım olacaktır.
Aslında bir noktanın yanlış değerlendirilmesi istenmez.
Öğretmenlerin isteği sadece maddi değildir.
“Öncelikle her eğitimci, sağlıklı bir ortamda öğrencileriyle birlikte olmak ister.
Eğitim-öğretim noktasında olmazsa olmak kabul edilen tüm gereçler ve ders kitaplarının temin edilmesi,
Ders saatleri dışında hoşça vakit geçirecekleri dinlenme ve spor salonlarının tesis edilmesi,
Hepsinden önemlisi sınıfların özellikle sağlık koşulları yönünden çağdaş bir yapıya kavuşturulması, temel beklentiler arasındadır.
Ve öğretmenler.
Onların da elverişli koşullar içerisinde görevlerini yerine getirmeleri en temel beklentileri olduğuna göre gereğinin yerine getirilmesi, eğitim-öğretimin sağlıklı işlemesinde temel noktalardan biridir.
Kısaca sadece 24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ nedeniyle değil, her dem sağlıklı bir eğitim adına öngörülen koşulların HER ZAMAN HER YERDE yerine getirilmesi, başta öğrenciler ve öğretmenler olmak üzere herkesin memnun olacağı yaklaşımlar olacaktır.
YORUMLAR