Demokrasi genel anlamı ile halkın belirli aralıklarla tekrarlanan seçimlerde tercih ettiği temsilciler yoluyla kendi kendini yönettiği hükümet sistemidir.
Sözcük halk anlamındaki (dêmos) ile egemen, muktedir anlamındaki (krátēs) kelimelerinin birleştirilmesi ile oluşturulmuş Yunanca “dēmokrateía” sözcüğünden türemiştir. Demokratik seçimlerde seçmenler, halk desteğine dayalı olarak siyasi partileri ve liderleri değiştirme gücüne sahiptir.
Neticede demokrasi, halkın çoğunluğunun siyasi süreçlere katılmasına izin verir. Vatandaşlar arasında eşitliği teşvik eder. Irk, cinsiyet, sınıf veya cinsel yönelim temelinde belirli insan gruplarının siyasi alandan dışlanmasına karşı çıkar. Demokrasi kusursuz değildir ancak elimizde olan seçeneklerin en iyisidir.
Bilindiği gibi Türkiye 1950 yılında çok partili siyasi hayata geçti, O günden sonra zaman içerisinde belli dönemlerde demokrasiye ara verilmiş olsa da yolumuza ağır aksak bir şekilde devam ediyoruz.
Kurulan tüm siyasi partilerin amacı bilindiği gibi iktidara gelmek, Bunun içinde seçim öncesi hazırlanan parti programını seçmene en iyi şekilde anlatan siyasi partilerin nerede ise tamamına halk mutlaka iktidarı vermişti.
03 Kasım 2002 tarihinden önce yani 1999 yılında görevde bulunan DSP-MHP-ANAP hükümeti haklı olduğu hemen her konuda derdiğini anlatamayınca seçimden sekiz ay önce kurulan AK Parti iktidara gelmişti.
AK Parti ilk iki dönem son derece yüksek oy oranı ile iktidara gelmiş bu durumu gören seçmen “Yerel seçimde eğer oyumu iktidar partisinin adayına verirsem beldeme daha fazla hizmet gelir” anlayışı ile genel iktidar ile birlikte yerel iktidarı da AK Partiye vermişti.
Ancak ne olduysa 2015 yılından itibaren oldu.
2002 yılından itibaren seçmene hoş gelen politikalar uygulayan AK Parti 2015 yılına kadar tek başına iktidara gelirken o tarihten sonra MHP’nin desteği ile iktidarda kalmanın mücadelesini verdi.
2018 yılında hayatımıza giren Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi uyarınca artık tek başına iktidarın mümkün olmadığı süreçte AK Parti daha çok MHP destekli bir siyaset ile varlığını devam ettirmeye çalıştı.
2019 yılında yapılan yerel seçim öncesi CHP ile İYİ Parti arasında oluşturulan Millet ittifakı ile uzun yıllardır AK Partili belediye başkanları tarafından yönetilen başta İstanbul ve Ankara olmak üzere çok sayıda belediye millet ittifakına geçti.
Arkasından 31 Mart 2024 tarihinde 450 civarında belediyenin CHP’li başkan adayları tarafından kazanılması ve 12 Eylül 1983 yılında yapılan ilk genel seçimden ilk defa CHP’nin AK Parti önünde birinci parti olarak çıkması aslında gelecek günlerin habercisi gibiydi.
2019 yılının ilk aylarından itibaren İBB başkanı Ekrem İmamoğlu ile ilgili bitip tükenmeyen soruşturmalar bilindiği gibi geçtiğimiz günlerde önce diplomasının iptal edilmesi sonrada tutuklanarak ceza evine gönderilmesi ile şimdilik sonlandı.
Siyasi otoriteler “Demokrasi bir siyasi partinin iktidara gelmesidir ancak bundan daha da önemlisi iktidara geldikten sonra gitmeyi hazmetmektir” diye bir ifade kullanırlar.
2019 yılından itibaren AK Partili tek bir belediyeye soruşturma açılmamış iken nerede ise başta CHP olmak üzere muhalefette bulunan siyasi partilerin belediye başkanlarının tümüne uygulanan bu kötü muamele yediden yetmişe tüm vatandaşlar tarafından takip ediliyor.
Demokrasiye inanıyorsak tek tayin edicinin seçmen olduğuna kanaat getirmemiz lazımdır.
İktidarda kalmak bir siyasi parti için elbette önemli ancak 12 Eylül sonrası kurulan başta ANAP ve DYP olmak üzere iktidara gelen siyasi partilerin çok önemli bir kısmının şu an tabela partisi olduğu kolaylıkla görülecektir.
Bu siyasi partileri iktidara getirende seçmen iktidardan gönderende aynı seçmen.
Seçmen kendisine hizmet eden siyaset kurumunu kolay kolay değiştirmez.
Lakin kendisine de yapılan baskıyı affetmez.
Seçmene inanmak güvenmek lazım.
Demokrasiye inanmak ancak bu şekilde olur.
YORUMLAR