Ana Sayfa Arama Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
kule reklam
kule reklam
Ünal Yiğit

Coğrafi Keşifler ve İsrail

Merhaba Sevgili Okurlar,

Kavimler göçü ve nüfus göçleri ile ilgili son yazımı kısa paragraflar halinde özet olarak yazmak istiyorum.

Keşifler Çağı olarak da bilinen Coğrafi keşifler, ipek yolu ve baharat yolunun Osmanlı İmparatorluğunun kontrolünde olması ve Avrupa’ nın hareket alanını daraltması, denizciliğin gelişmesi, pusulanın yaygın bir şekilde kullanılması, Avrupa Nüfusunun artması neticesinde 15. Yüzyılda başlamıştır.

Amerika’nın keşfinden sonra Avrupa’dan yeni kıtaya göç hızlanmış Amerika kıtasının sahibi yerli halk olan Kızılderililer azınlığa düşmüş göç eden diğer milletler Amerika kıtasını ele geçirmiştir. Afrika’dan da çalıştırılmak için kölelerin getirilmesiyle Amerika tam olarak birçok milletten ve ırktan insan topluluğunun oluşturduğu bir ülke olmuştur. Her ne kadar Amerika olarak bilsek de ülkenin adı Amerika Birleşik Devletleridir. Günümüzde ise zenci olarak tanımlanan insanlar Amerika nüfusunun çoğunluğunu oluşturmaktadırlar. Kuzey Amerika kıtasında İngilizce çoğunlukta kullanılmakta olup; Kanada’da ise İngilizce ve Fransızca resmi dildir.

Güney Amerika kıtasında ise İspanyollar ve Portekizler etkili olmuş ve Latin Amerika diye bildiğimiz coğrafyada genel olarak İspanyolca ve Portekizce konuşulmaktadır.          

İmparatorluklar kuran, imparatorluklar yıkan, devletleri şekillendiren nüfus hareketliliği, dünyanın her köşesinde mutlaka bir değişikliğe sebep olmuştur. Hiçbir şey değiştiremedi ise dilini, kültürünü ve etnik yapısını değiştirmiştir.  

Nüfus göçü ve insan hareketliliğinin yanında başka ülkenin vatandaşlarına ve kurumlarına satılan arazi satışlarına da bakmak lazım. Satış yöntemiyle arazinin el değiştirmesi sonucunda kurulan devlet var mı? Yok mu? Sorusunun tek örneği Yahudilerin 1948 yılında kurduğu İsrail Devleti olacaktır.

Kaynaklara göre 1880’den, kurulduğu 1948 yılına kadar Yahudiler Osmanlı ve Filistin’den toprak almıştır. Suriye’ de yaşanan son olaylardan sonra Arz-ı Mev’ud (vaat edilmiş topraklar) için sınırlarını genişletme eğilimi olduğu tüm dünyaca bilinmektedir. Ayrıca BOP projesi diye bildiğimiz genişletilmiş Ortadoğu ve kuzey Afrika projesinin Amerikan-İsrail planı olduğu bilinmektedir.

Ülkemizde de yabancılara taşınmaz satışı mütekabiliyete (karşılıklı olma durumu) göre olmuştur (Araya eklemek isterim yabancıya toprak satışı başlı başına bir konu olduğu için bunun için ayrıca yazacağım). Ama AKP iktidarı döneminde mütekabiliyete bakılmadan, önce 250 bin $, sonra 400 bin $ karşılığında taşınmaz alanlara vatandaşlık verildi. Verilen vatandaşlık alan kişiye değil bakmakla yükümlü olduğu herkese verildi. Özellikle Arap kökenlilerdeki çok eşliliği ve çocuk sayısının fazla olduğunu düşünürseniz. Aldığı tek bir taşınmaz ile en az 8-10 kişiye vatandaşlık verildiği tahmin edilmektedir. Yeni doğacak olan çocukların da direkt ülke vatandaşı olduğunu düşünürseniz bu sayı daha da artacaktır.

Ne sebep ile olursa olsun dünya düzeninin bozulmaması için nüfus hareketliliğinin ve taşınmazların çoğunluk bir kitlenin eline geçmemesi için (İsrail örneği) tüm dünya ülkelerinin üzerinde önemle durması gereken bir konu olduğunu düşünüyorum.

Ülkemizdeki taşınmazlar ekonomik şartların çok kötü olmasından dolayı el değiştirmektedir. Özellikle Muğla’mız bir cazibe merkezi olduğu için taşınmaz satışları had safhadadır. Allahtan alanlar kendi yurttaşımız.

AKP iktidarının ilk yıllarında mahalledeki sadece imarlı araziler satılabiliyordu ve imarlı arazilerin %10’unu geçmeme şartı vardı. Daha sonra yapılan yasal düzenlemelerle imarlı, imarsız kavramı kalmadı. Şahıs adına alamıyorsanız şirketler ve vakıflar üzerine satışlar yapılmaya başlandı.

Sahil kesimleri hariç pek yabancıya satış şimdilik yok gibi görünüyor. İnşallah olmazda. Yabancıya satışlarda toprak bütünlüğünün çoğunu ele geçirmeden, mütekabiliyete göre yapılmasında hiçbir sakınca olmadığını da buradan söylemek isterim. Yurtdışında yaşayan vatandaşlarımız nasıl taşınmaz edinebiliyorsa yabancılar da kendi ülkelerinin kurallarına göre burada da taşınmaz edinebilirler.   

Tüm insanlığın barış ve güven içinde yaşamasının en iyi yolu Türkiye Devleti Cumhuriyetinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ ün dediği gibi “YURTTA SULH, CİHANDA SULH”.

Sağlıcakla kalın….

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER