Bugün bilgisayarın başına oturduğumda ne yazayım diye düşünürken birden çocukluk günlerim aklıma geldi. Geçmişi hatırladım ve bugünle mukayese ettim. O zaman mı mutluyduk bugün mü daha mutluyuz diye. Çocukluk yılarında imkansızlıklar ve yokluklar içinde büyüdük ama daha mutluyduk sanki. Okuldan artan vakitlerde oyun oynamak bile ayrı bir mutluluk verirdi bizlere. Çünkü okul dışındaki vakitlerde ailemize yardım etmek zorundaydık. O dönemlerde büyükler küçükleri sever ve onları ufak hediyelerle sevindirirlerdi. Okula giderken verilen bir kurşun kalem bile bir çocuğu sevindirmek için yeterliydi. Bugüne dönecek olursak yeni yetişme gençler büyüklerine karşı daha özgürce davranıyor ve daha tatminsizler. Bizim çocukluğumuzda bezden yuvarlayarak yapıp oynadığımız top bile bizleri mutlu ediyordu. Ama günümüz gençleri teknolojiye esir olmuş durumda. Küçücük çocukları dahi avutmak çok kolay. Çocukların eline vereceğiniz bir tablet veya cep telefonu onları saatlerce oyalıyor ve bağımlı hale getiriyor. Günümüzde anneler bile yemek yediremedikleri çocuklara bir tablet veya telefon vermek suretiyle besleyebiliyorlar. Bizim çocukluğumuzda böyle bir beslenme söz konusu bile değildi. Tütüncülükle uğraşan bir ailenin böyle bir lüksü olamazdı. Beslenme için bahçeden koparılacak bir domates ve bir parça ekmek yeterliydi. Günümüzde yetişmekte olan ve Z kuşağı diye tabir edilen gençler çok daha tatminsiz, araştırmacı mazeret kabul etmeyen bir gençlik. En ufak bir zorluk karşısında mücadele etmeyen ve büyüklerine bakamayacaksanız niçin bizi dünyaya getirdiniz diye hesap soracak kadar bencil. Bizlerin asla böyle bir şansımız olmadığı gibi yap denilen ve vazife olarak kabul edilen şeyleri itiraz etme hakkımızda yoktu. Yine çocukluk yıllarına dönecek olursak insanlar daha sevecen daha yardımsever ve komşuluk ilişkileri daha sıcak yardımlaşma desen en üst düzeyde idi. İnsanlar daha paylaşımcı konum sorunlarını çözmekte yardımcı olurdu. O komşu ihtiyaç sahibi komşularına daha bir yardım eder dönemlerde insanlar sadece kendinden sorumlu değil komşusundan sokağından hatta yaşadığı taraflarında oturan yerleşim yerinden bile sorumluydu. Günümüze gelince insanlarımız yan tarafı komşularından bile habersiz. Bilinçsiz kentleşmeyle yapılan kocaman ve yüksek binalar komşuluk onlarımız adam sende bana ne bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın duygularını yok etmiş ve ve insanlarımız adam sende bana ne felsefesiyle yaşar bir hale gelmişlerdir. Tarımcılık hayatı azalan köylü kente göç etmiş oraya uyum yaşam mücadelesi verilen: sağlamaya çalışırken birçok değerlerini yitirmiştir. Büyük şehirler adeta bir alanlara dönüşmüştür. Son yıllara bakacak olursak da imkânı olanlar veya Büyükşehirden bıkanlar yeniden köylerine dönebilme mücadelesi içindedir. Şahsen bende bu insanlardan biriyim. Artık insanlar yavaş yavaş özüne ve memleketine dönmek için büyük bir mücadele içindedir. Bu günlükte bu yazıyı yazarak sizlere içimi dökmüş oldum. Saygılarımla…
YAZARLAR
TÜMÜ
YORUMLAR