Bugün tam tamına 15.gün.
Böylelikle, ülke olarak içinde bulunduğumuz asrın en büyük felaketine uğradığımız günün üzerinden 2 hafta gibi bir süre geçmişti.
Geçti ama, bize özgü bir yaklaşımla, gelin sorun.
Özellikle felakete uğrayan 10 şehrimiz ve bağlı ilçe ve belde düzeyindeki halkımıza.
Ne var ki cevap veremiyorlar.
Veremezlerdi.
Ne takatleri kalmıştı ne de ağzını açacak mecalleri…
Ayakta kalanlar da en yakınlarını kaybettikleri gibi evleri başlarına göçmüştü.
Bu yüzden varlığıyla yoklukları belli değil dense, kesinlikle yanlış bir yaklaşım olmazdı.
***
Bu arada, asrın en büyük felaketine karşı gözlenen bir nokta vardı.
Dolayısıyla tek tesellimizdi.
“Hiç abartı yok 75 milyon insanımız tek yürekti.
Türk Milletine özgü bir yaklaşımla, tasada ve kıvançta bir halkımızın gözü ve kulağı, felakete uğrayan bölgeler üzerindeydi.”
Nasıl olmasındı!
Az buz değil çok sayıda kardeşimiz, şiddetli bir depremin etkisinde kaldığı için hayatını kaybetmişti.
Üstelik çok daha fazla sayıda yaralananlar vardı.
Dolayısıyla yüzyılın en büyük felaketlerinden biri derken, dünyada ender rastlanan gelişmeler baz alınmıştı.
***
Dedim ya ülke olarak 7 den 77’ye aynı noktaya odaklanmıştık.
Bakıp görüldü onca kentimiz, önemli doğa olayları arasında yer alan depremle yüz yüze gelmişti.
Bunun üzerine çok sayıda vatandaşımız hayatını kaybetmiş,
Çok daha fazla sayıda yaralananlar vardı.
Dolayısıyla, yüzyılın en büyük felaketlerinden biri derken abartılı bir yaklaşım sergilenmemişti.
Kaldı ki rakamlar ortadaydı.
Rakamlar gerçeği yansıttığı halde farklı yaklaşımlar sergilemek bir yerde abesle iştialdi.
***
Şimdi…
Ülkece sahip olduğumuz hasletler, böylesine zor anlarda kenetlenmeyi öngördüğü için her birimize evvelemirde düşen tek bir görev vardı.
Acılara ortak olmak…
Aramızdan ayrılanlara rahmet dilerken, geride kalan kardeşlerimizin yalnız olmadıklarını hissettirmek…
Hem de her dem.
Ve de acılar kabul bağlayıncaya dek.
O takdirde tam olmasa da bir nebze olsun teskin olurlardı.
En azından, belirttiğim gibi yalnız olmadıklarını görürlerdi.
Bu tür hasletlere sahip halkın fertleri olduğumuza göre tez elden yaraların sarılması için bir şekilde, tasvip gören yaklaşımlar sergilemek durumundayız.
Hatta zorundayız.
Yardımlaşma, mensup olduğumuz yüce dinin mealleri arasında yer alan temel bir yaklaşım olduğuna göre, eksiksiz her birimize düşen önemli bir görev daha vardı.
Olması gerektiği şekilde hareket ederek, kardeşlerimizin asla yalnız olmadıklarını hissettirmeliyiz.
***
Yardımlaşma ve yakınlaşma noktasında altını çizdiğimiz bu mealler, mutlak yerine getirilmesi gereken hususlar olduğuna göre, bir kez daha önemli bir ayrıntıdan dem vurmak istiyorum.
Ülkemizin önemli bir kesimini etkisi altına alan deprem felaketi üzerine her birimiz, tek bir noktaya odaklanmak durumundadır.
“İlk planda tez elden, depreme maruz kalan kentlerde konuşlanan halkın yaralarını sarmak…
Maddi manevi yaklaşımlar sergileyerek, felakete uğrayan halkımızın asla yalnız olmadıklarını hissettirmek.”
Kuşkusuz, bu tür eğilimler içerisinde;
BİR NOKTAYA ODAKLANDIĞIMIZ sürece, mağduriyetler önlendiği gibi özellikle yöre halkı yalnız olmadıklarını görecek…
Bir şekilde hayata tutunmaya devam edeceklerdir.
YORUMLAR