Ana Sayfa Arama Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
kule reklam
kule reklam
Ünal Yiğit

Misafirliğin 3 günden fazlası ev sahibine zulümdür

Merhaba Sevgili Okurlar,

Bu yazımı Türkiye’ yi yönetenlerin ve sarı muhalefetin ısrarla görmezlikten geldiği geçici sığınmacı ve kaçaklar üzerine Atatürkçü, Türk Milliyetçisi kimliğimle yazmak istiyorum.

Geçici sığınmacı ve kaçaklar sorunu nasıl başladı, nasıl devam ediyor? Tarihte örnekleri var mı? Gibi herkesin merak ettiği konuları yazı dizisi şeklinde ele almak istiyorum.

2010 yılında başlayan Arap baharı sürecinin devamında, 2011 yılında tarih kayıtlarına Suriye İç Savaşı olarak geçen savaş başladı. Savaştan kaçanlar ve BOP (Büyük Ortadoğu Projesi)’ un bir eylemi veya savaşın olağan durumundan dolayı nüfus hareketliliği başladı. Türkiye sınırına ilk etapta binlerce Suriyeli dayandı ve Sınıra yakın yerlerde toplanma merkezleri oluşturuldu. Sınırlarımızdaki mayınların Ottowa antlaşması ile temizleme kararını da hemen hatırlatayım.

Bunun arkasından AKP kamuoyunda kabul gören genel bir görüşe göre aldığı kararları uygulatacak bir isim arayışına girdi. Bununla ilgisi var mıdır?  Bilmiyorum ama aynı süreçte göreve gelen Ahmet DAVUTOĞLU’ nun; Suriyeli geçici sığınmacı sayısının 200-300 bin civarında olacağını söylediğini daha dün gibi hatırlıyorum. Büyük Hun İmparatoru Attila’ nın şu sözünü de hemen eklemek isterim “eğer sınırlarınızda sorun varsa, bunu gidermenin tek yolu sınırlarınızı genişletmektir”.

2011 yılından sonra ki süreçte sayıları ne 200-300 bin civarında kaldı nede sınıra yakın bölgelerde kaldılar. Devletin açıkladığı resmi rakamlara göre geçici sığınmacı kapsamında 3 milyon civarında sadece Suriyeli var. Kaçak yollarla giren Suriyeli, Afgan, Pakistan veya değişik ülkelerden insanlar olduğunu ve bu sayının her geçen gün daha da arttığını unutmamak lazım. Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit ÖZDAĞ bu sayının 13 milyonu geçtiğini söylemektedir. İstanbul-İzmir-Adana- Gaziantep- Hatay-Şanlıurfa gibi büyükşehir veya sınıra yakın illerde oturan arkadaşlar ile konuştuğumda bazı mahallelerin tamamen Arap mahallesi olduğu yönünde bilgiler alıyorum. Geçici sığınmacı ve kaçakların karıştığı asayiş olayları zaman zaman sosyal medyada yer alıyor ama ulusal basında yeteri kadar haber edilmemesinin yanında, hastanelerde öncelikli bakılması, ilaç parası vermemesi, sınavsız üniversite hakkı gibi devletten aldığı yardımlardan bahsetmiyorlar bile.

Sınır ötesinde Suriyeliler için yapılan konutlar, geçici sığınmacı kamplarının giderleri, hastane, ilaç ve devlet tarafından karşılanan tüm giderleri hesaplayınca ekonomiye ciddi de bir yük getiriyor.

Yaklaşık 13 milyon geçici sığınmacı ve kaçak günde 1 ekmek tüketse günlük 13 milyon ekmek yapar. 1 yumurta yeseler günlük 13 milyon yumurta yapar. Yumurta ve buğdayı yurt dışından ithal ettiğimizi düşündüğünüzde geçici sığınmacı ve kaçakların ekonomiye ne kadar zarar verdiğini ve kendi ülkelerine gitmesi gerektiğini düşünmeniz kadar normal bir şey olmayacaktır.

Ülkedeki emlak fiyatlarını etkilediği kadar Muğla’ da ki emlak fiyatlarını da doğrudan etkilediğini düşünmekteyim. Pandemi döneminde bölgede emlak fiyatları almış başını gitmişti. Pandemiden sonra ise büyükşehirlere dolan geçici sığınmacı ve kaçaklardan dolayı herkesin bir hayali olan Ege kıyılarına yerleşme hayalinin gerçeğe dönüşmesi hızlanmış ve il yüzölçümünün %70’ i ormanlarla kaplı Muğla’ mız da arz talep dengesi bozularak emlak fiyatları olağan üstü artmıştır.     

Özellikle Suriyelilerin çok eşle evlilik yaptığı ve doğurganlık oranının yüksek olduğu da göz önünde bulundurulursa 2040 yılında sadece Suriyeli nüfusun 20 milyon civarında olacağı öngörülüyor.

Kan dökerek, can vererek vatan yaptığımız bu topraklar adeta gizli bir istila ile elimizden alınmak istenmektedir. Bunun insanlıkla, ümmetçilikle, din ile vicdan ile bir alakası yoktur. Ne olduğu belli olmayan dernek, vakıf ve diğer STK lar ile programlar yapılarak yabancılar ile evlenmek cazip hale getirilmeye çalışılmakta, geçici sığınmacı ve kaçakları istemeyenler faşistlikle ve ırkçılıkla suçlanmaktadır. Vatanı savunmanın faşistlikle, ırkçılıkla bir alakası olmadığını onlar da biliyor. H. Nihal ATSIZ’ ın “milleti olmayanlar için MİLLİYETÇİLİK faşizmdir” sözünü ve Peygamber Efendimizin “vatan sevgisi imandandır” Hadisini de hatırlatmak isterim.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER