Ana Sayfa Arama Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
kule reklam
kule reklam

Eğitim-Sen Datça’daki öğretmen sürgününe karşı Muğla Valiliği’ne yürüdü!

Muğla Datça ilçesinde imamların

Muğla Datça ilçesinde imamların kendilerinden habersiz öğrencilerle görüşme yapmasına izin vermedikleri için sürgün edilen öğretmenlerle ilgili Eğitim-Sen Menteşe Sınırsızlık Meydanında basın açıklaması yaptı. Açıklamanın ardından Eğitim- Sen üyeleri 1796 itiraz dilekçesini vermek için Muğla Valiliğine yürüdü.

“Sürgün cezası öğretmenler üzerinde bir baskı aracı olarak kullanılıyor”

Eğitim-Sen Datça temsilcisi Seyran Sakarya, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
“Bilindiği üzere 2024-2025 eğitim öğretim yılının Ekim ayı içerisinde Datça İlçesinde biri 30 diğeri 35 yıllık hizmeti olan iki değerli öğretmen arkadaşımız demokratik, laik ve bilimsel eğitimi savundukları için sürgün edildi. Datça halkı olarak bu haksız karar karşısında meşru hakkımız olan demokratik tepkilerimizi her platformda göstermeye devam ediyoruz. Ne yazık ki Muğla’da son zamanlarda sürgün cezası öğretmenler üzerinde bir baskı aracı olarak kullanılıyor. Sadece Datça’da 3 ayda 5 öğretmen çeşitli suçlamalarla, iftiralarla, kumpaslarla sürgüne gönderildi. Anlaşılan şudur ki sürgün cezası öğretmene boyun eğdirme ve sonuçta konuşmayan, itiraz etmeyen, biat eden bir öğretmen profili ve toplumu oluşturma aracı haline getirilmiş. Asıl korkunç olan; ÖNDER İmam Hatipliler Derneği gibi gücünü tarikatlardan alan neye hizmet ettiği şüpheli bu odaklar, anayasa ve Türk milli Eğitim Temel kanununa göre tavır sergileyen bu arkadaşlarımızın geleceği ve meslek hayatı üzerinde etkin rol oynayabiliyor” dedi.

“Suçlamaların hiçbiri sürgün gerekçesi olamaz”

Sakarya, sözlerine şöyle devam etti:
“Sürgün ve cezalandırmaların en çirkin örneğini Datça Anadolu İmam Hatip Lisesinde gördük. Biri 35 yıllık öğretmenlik hayatının tümünü imam hatip okullarında geçirmiş bir edebiyat öğretmeni diğeri 30 yıllık matematik öğretmeni olan bu arkadaşlarımız için iftira ve kumpas süreci nasıl bir seyir izlemiş gelin birlikte bakalım. Şehitlere hakaret edildiği iftirası atılmış fakat iddianın asılsız olduğu ispatlanmıştır. Öğrencilere cinsel içeriği olan bir kitap okutulduğu iftirası atılmış fakat kitabın öğrenciye ait olduğu ispatlanmıştır. Öğrencilere oruç tutmayın, türban takmayın denildiği iftirası atılmış fakat iftira olduğu ispatlanmıştır. Kütüphanede FETÖ yanlısı kitap bulunduğu ve bu kitapların iki arkadaşımıza ait olduğu iftirası atılmış fakat. Bunun iftira olduğu ispatlanmıştır. Kütüphanede cumhurbaşkanını eleştiren kitaplar olduğu ve bu kitapların da iki arkadaşımıza ait olduğu iftirası atılmış ve bu iddiaların asılsız olduğu ispatlanmıştır. Bir arkadaşımızın Selahattin Demirtaş’ın kitabını öğrencilere sattığı, pazarladığı ve tanıttığı iftirası atılmış fakat bunun da iftira olduğu ispatlanmıştır. ÖNDER vakfının okuldaki uzantısı olan kumpasçı unsur, bu iftiraları kullanarak öğretmenlerimizi şikâyet etmekle tehdit etmiştir. Bu kumpasçı unsur sınıf içinde öğrencilerin etnik ve mezhepsel farklılıklarına vurgu yapan konuşmalar yaparak öğrenciler arasında kutuplaşmalar yaratmıştır. Ardından bürokraside tanıdıkları olduğu tehdidini savurarak öğretmenleri baskı altına almaya çalışmıştır. Gerek öğrenciler arasında gerek öğretmenler odasında, okuldaki çalışma barışının tamamen bozulmasına sebep olmuştur. Bütün bu iftiraların mesnetten yoksun, asılsız olduğu ispatlanmasına rağmen okuldaki bu kumpasçı ve iftiracı unsurlar öğretmenlerimiz hakkında bir dosya hazırlayarak şikayetçi olmuşlardır. ÖNDER denen bu karanlık dernek soruşturmaya dahil ve müdahil olmuş, arkadaşlarımızı hedef göstermiş, yetkili makamlara baskı yapmıştır. Arkadaşlarımızın sürgününe konu olan suçlamalara gelince: Eşcinsel içerikli kitap okutmak(kitap ya da yazar ismi belirtilmemiş) Selahattin Demirtaş’ın kitabını sınıfa getirmek (kitap sınıfta bulunan bir öğrenciye ait olup öğrenci bunu dile getirmiştir üstelik), Burhan Sönmez’in Taş ve Gölge adlı kitabını öğretmenler odasına getirmek, Deniz Gezmiş’i övmek, Adnan Menderes’i eleştirmek, Mehmet Uzun’un Kader Kuyusu adlı kitabını öğrenciye tavsiye etmek, Yedi Güzel Adam diye bilinen şairlerin bir kısmını beğenmemek ve edebi eleştiri de bulunmak Bu iddiaların bir kısmı suç değil, bir kısmı arkadaşlarımız ile ilgili dahi değil, bir kısmı da öğretmenlerimizin görevi gereği yapmaları gereken durumlardır. En önemlisi de bu suçlamaların hiçbiri sürgün gerekçesi olamaz. Anlaşılan o dur ki karar verilmiş geriye kılıf uydurmak kalmıştır. Sayın müfettişlerimiz muhtemelen suçlamaya konu ettikleri hiçbir kitabı okumadan bu kitapları yargılayıp öğretmenlerimize cezalar yağdırdılar. Her ne kadar bu gerekçelerle arkadaşlarımız cezalandırılmış gözükse de asıl gerekçenin başka olduğunu biz biliyoruz” ifadelerini kullandı.

Seyran Sakarya, Millî Eğitim Bakanlığı’nın son yıllarda sivil toplum kuruluşu adı altında tarikat ve cemaatlerle protokoller yaptığını iddia ederek şöyle söyledi:
“Bu protokollere dayanarak okullarda uygulamaya geçirilen ÇEDES projesi din görevlileri eliyle yürütülmek isteniyor. Ülkenin birçok yerinde hızla hayata geçirilen proje elbette ki Datça’da da uygulanmak istenecekti. Her yerde olduğu gibi ÇEDES ‘in ilk adımı İmam Hatip Lisesi ve Ortaokulunda atılmalıydı. Ama olmadı çünkü hesapta olmayan bir şey vardı. Okul öğretmenlerinin çoğu Eğitim-Sen üyesi demokrat, ilerici öğretmenlerden oluşuyordu. İlçede ÇEDES’e hayır basın açıklamasını bu öğretmenler yapmıştı. O zaman planlarının uygulanmasına engel olan bu öğretmenleri cezalandırmalı ve İmam Hatip okullarından uzaklaştırmalıydılar. Biz Eğitim-Sen, Eğitim Hakkı Platformu Bileşenleri ve Datça halkı olarak soruyoruz” dedi.

Öğretmenlere yapılan suçlamalar hakkında Sakarya, şu soruları yöneltti:
“Kitap okumak ve okunmasını tavsiye etmek suç mudur? Hakkında herhangi bir mahkeme kararı olmayan bir kitabı sırf yazarından dolayı suç unsuru olarak gösteren bir yasa maddesi var mıdır? Bahsi geçen kumpasçı unsur okulda işyeri barışını bozduğu birçok kez idareye bildirilmişken bu öğretmen hakkında herhangi bir işlem yapılmış mıdır? Bu kişi her fırsatta, bakan yardımcısıyla samimi olduğunu ifade ederek İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ve Okul idaresi, öğretmen ve öğrenciler üzerinde baskı kurmuş mudur? Yürütülmekte olan bir soruşturmanın içeriğinden, konunun taraflarından biri olmamasına rağmen ÖNDER İmam Hatipliler Derneği nasıl haberdar olmuştur? Edebiyat Öğretmenine neden Yedi Güzel Adam hakkında olumsuz görüş belirttiniz sorusu sorulmuştur. Yedi Güzel Adam olarak tanımlanan kişilere dair olumsuz görüş belirtmek suç mudur? İdari mevzuatta buna dair bir madde var mıdır?”

Açıklamada son olarak şu ifadeleri kullandı:
“Elimizde 1796 Datçalı vatandaşın imzasıyla bugün Muğla Valiliğine yürüyoruz. İlçede yaşayan binlerce vatandaşın talebi üzere, adaletin gereği olarak, haksız yere verilen sürgün cezalarının durdurulması konusunda Muğla Valiliği’ni göreve davet ediyoruz. Bu haksız uygulamadan vazgeçilene kadar direnmeye devam edeceğiz. “