Ülkemizde; siyasette, iş dünyasında, eğitimde ve bir çok alanda her ne kadar kadın katılım oranı artsada yeterli görmüyorum. Her alanda kadın oranı çok daha yüksek seviyelere çıkmalıdır. Çünkü kadının oluduğu yerde sabır vardır üretim vardır.
Dünyada ve ülkemizde özellikle tarımsal üretim ve beslenmede en önemli katkıyı kadınlar sağlıyor.
Ülkemizde büyük bir çoğunluğu küçük işletmelerden oluşan aile tarımında kadın, yeri doldurulamaz bir konuma sahiptir. Tarlada, bağda, bahçede, ahırda, ağılda bitkisel ve hayvansal üretimde iş gücüne katkı sağlayan kadın, bunların yanında; ev işlerini, çocuk bakımını, yaşlı ve hasta bakımını da yapıyor. Aile beslenmesinde en önemli görevi kadın üstleniyor. Gelecek nesillere bilgiyi aktarmada ve çocuk eğitiminde en büyük katkıyı kadınlar sağlıyor.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği verilerine göre; Türkiye genelinde bulunan 756 Ziraat Odası’na kayıtlı toplam 933 bin 723 kadın çiftçi bulunuyor. Üyelerin yüzde 17,8’i kadın çiftçilerimizden oluşuyor.Bu oran, tarım gibi emek ağırlıklı alanda hiç de azınsanacak bir oran değildir.
Bu oran azınsanacak oran değil ama kadın üreticilerin sorunları da bir o kadar büyük.
Sosyal Güvenlik Kurumu Temmuz ayı 2022 yılı verilerine göre; Türkiye’de 477 bin 717 zorunlu tarım Bağ-Kur sigortasına sahip çiftçinin yüzde 22,7’sini oluşturan 108 bin 346 kadın çiftçinin sosyal güvenlik sistemine kayıtlı olarak tarım Bağ-Kur sigortasını kendisi ödüyor.
Ziraat Odalarına kayıtlı olan her kişi 5510 sayılı Kanuna göre zorunlu tarım Bağ-Kur sigortasına sahip olmaktadır. Ancak tarım Bağ-Kur primlerini ödeyemeyecek durumda olan, tarımsal aylık geliri 6.255,30TL’den düşük olan çiftçiler muafiyet belgesi alarak tarım Bağ-Kur sigortasından vazgeçebilmektedir. Ziraat Odasına kayıtlı 933 bin 723 kadın çiftçinin yüzde 11,6’sı zorunlu tarım Bağ-Kur sigortasını ödeyerek Sosyal Güvenlik Kurumuna kayıtlıdır. Yani kadın çiftçilerin yüzde 88,4’ü tarım Bağ-Kur sigortasını ödeyecek güçte değildir.
Tarımda kadınlar işgücünün önemli bir kısmını oluşturmasına rağmen sosyal güvenceden yoksun kalıyor. Kadın, insanlık aleminin ve toplumun sigortası olmasına rağmen aile çiftçiliğiyle uğraşmaları işten sayılmıyor.
Kırsaldaki kadınların ve genç kızların güçlendirilmesi tarımsal kalkınma, sosyal ve ekonomik ilerleme ve genel olarak sürdürülebilir kalkınma için kritik bir öneme sahiptir.
Geçmişten günümüze kadın her zaman üretimin içinde yerini almıştır. Tarımda çalışan kadınlar, tarım dışına çıktıklarında veya göç ettiklerinde işgücüne katılamıyor ya da zorluk çekiyor. İşgücüne katılan kadınlar ise daha çok statüsü düşük, kalifiye olmayan işlerde güvenceden yoksun bir biçimde çalışıyor. Bu ise kadının çalışma ve toplum hayatının dışında kalmasına neden oluyor. Tarım sektörü Türkiye’de kadınların çalışmak zorunda kaldığı bir sektördür. Kadınlarımızın büyük bölümü çalışmak zorunda kaldığı tarım sektöründe zorunlu tarım Bağ-Kur primini bile ödeyecek güçte değildir. Bu genellikle aile içi üretime katkı biçiminde değerlendirildiğinden bir çalışma olarak görülmüyor.
Kadınların ekonomik kalkınmaya, kırsal kalkınmaya etki edebilmeleri için ekonomik ve sosyal statülerinin iyileştirilmesi ve buna yönelik politikalar geliştirilmesi önemlidir. Günümüzde tüm Dünya ve Türkiye üzerinde çokça tartışılan kadın sorunları yalnız kadınların değil toplumun sorunlarıdır ve kapsamlı çözümler gerektiriyor.
Değerlendirmemize haftaya devam edeceğiz…
***
Büyük Önderimiz Atatürk ve silah arkadaşlarının insanüstü mücadelesi sonucu “ Benim en büyük eserim” dediği,Cumhuriyetimizin kuruluşu ve Kurtuluş Savaşında da gerek cephede gerekse cephe gerisinde kadınların da çok büyük katkısı olmuştur. Bu duygu ve düşüncelerle Cumhireyitimizin 99’uncu kuruluş yıldönümünü kutlarım…
YORUMLAR