Türkiye Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatif Birlikleri Merkez Birliği (KÖY-KOOP) Genel Başkanı Eray Çiçek, Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Nurettin Özdebir’in, “Ekilmeyen arazilerden vergi alınması uygulamasına geçilmesi bu arazilerin ekilmesi için bir yöntem olarak uygulanabilir” şeklindeki önerisini KÖY-KOOP olarak esefle karşıladıklarını bildirdi.
Çiçek, yaptığı yazılı açıklamada KÖY-KOOP Merkez Birliği olarak çiftçiyi enflasyona ezdirmemek adına, ilgili devlet kurumları ile işbirliği içerisinde olduklarını, aynı anda birçok alanda çalışmalar yürüterek, gerek tarımsal gerekse hayvansal üretimin devamlılığı ve hacminin artırılması için mevcut sorunlara çözüm aradıklarını ifade etti.
Böyle bir dönemde sanayiciyi temsil eden birinin çiftçinin en büyük sorunu olan girdi maliyetlerini düşürücü tedbirler yerine gözünü imkansızlıklar sebebiyle tarlasını ekemeyen çiftçinin cebine dikmesine sessiz kalamayacaklarını belirten Çiçek, açıklamasında, “Böyle bir öneride bulunmadan önce bazı çiftçilerimizin tarımsal faaliyetten çekilme nedenlerini samimi bir şekilde araştırmış olsalardı böyle bir öneride bulunmazlardı. Gübre, tohum, akaryakıt, enerji ve tarım ilaçları gibi tarımsal üretim kalemlerinin, Türk liramızın dolar karşısındaki değer kaybından kaynaklanan fiyat artışları, çiftçilerimizin bazılarını maalesef tarımsal faaliyetten uzaklaştırma noktasına getirmiş iken sayın Özdebir’in böyle öneride bulunması, en hafif ifadeyle çiftçilerimize yapılan haksızlıktır.” ifadelerini kullandı.
Çiçek, açıklamasında tarımın risk faktörü en yüksek alan olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:
“Sanayide bir hammaddeyi alır emek sarf eder, işler, ortaya bir ürün çıkarır, maliyetinin üzerine makul bir kar ilave eder satarsınız. Ancak Tarım sanayiye benzemeyen, risk faktörü oranının en yüksek olduğu faaliyet alanıdır. Çiftçi toprağa serpeceği tohumu ilaçlar ve ekim yaptıktan sonra mevsim kurak geçiyorsa yeşertip toprak yüzeyine çıkması için sulama yapar, kışın yeterli miktarda kar ve yağmur olmazsa ve sulama suyuna da sahipse defalarca sulama yapmak zorundadır, sulama imkanı yoksa kuraklığa teslim olur ve toprağa düşürdüğü tohum ve gübrenin zararını sinesine çeker. Çiftçinin kullanmakta olduğu cer kuvveti ve enerji için kullanmakta olduğu akaryakıtta da elektrik enerjisinde de ödemesi gereken tüm vergileri öder ve hasat zamanına ulaşır. Hasat edeceği ay içinde yağan bir dolu, aylarca emek verdiği ürününü biçer, toprağa yapıştırır. Hasat yapabildiği zamanda ise ürününün satışından aldığı ürün bedeli, yeni mahsülün ne tohumuna ne de gübresine yeter. Risk ve belirsizliğin bu kadar yüksek olduğu tarımsal faaliyetten ilave vergi almak bir yana, ona her türlü desteği verip, üretime devam edebilmesi için ayakta kalmasını sağlamak gerekir.”
“ÇİFTÇİLERİMİZE YÜKLEYECEKLERİMİZİ DEĞİL, SIRTLARINDAN ALACAĞIMIZ YÜKLERİ KONUŞALIM”
Açıklamasında, tarımın, birçok sektörün motoru olduğunu vurgulayan Çiçek, şunları kaydetti:
“Çiftçimiz kazandığı zaman bir sonraki yılın gübresini alır, gübre sanayicimiz kazanır; enerji kaynağı olarak akaryakıt kullandığında petrol sektörümüz, elektrik sarf ettiğinde de elektrik şirketlerimiz kazanır. Tarım ilaçları kullanır, ilaç sanayicimiz kazanır; tarım aletleri satın alır, tarımsal sanayicimiz kazanır; ürününü satar evini yeniler inşaat sektörümüz, evine beyaz eşya alır bunda da beyaz eşya sanayicimiz kazanır. Özetle ifade etmek gerekirse çiftçilerimiz beyaz eşyadan konfeksiyona, ne alırsa zaten vergisini ödeyerek almaktadır. Bir ülke sanayide ne kadar ilerlerse ilerlesin kendisine yetecek kadar gıda maddeleri üretimi yapamıyorsa, bu ürünleri dış ülkelerden ithal etmek için yıldan yıla artan oranlarda bedeller ödemek zorunda kalır. Çiftçilerimizin ekim yapmadığı tarlalar için ondan vergi almayı bir kenara bırakıp, onu üretimden uzaklaştıran hayat pahalılığına ve durmak bilmeden artmakta olan üretim kalemlerinin artışını durdurmak için önlemler almak gerekir. Gelin çiftçilerimize yükleyeceklerimizi değil, sırtlarından alacağımız yükleri konuşalım.”
Haber :Esma Turan