İklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin artması, temel gıda ürünlerinde dünyada söz sahibi olan Rusya ve Ukrayna’da yaşanan savaş, 2 yıldır süren pandemi süreci, birçok ülkede yaşanan ekonomik kriz gibi sorunlar dünyada gıdaya ulaşım sürecinde tedirginlik oluşturmaktadır. Bir de bunlara hem dünyanın hem ülkemizin kapısında olan su sorunu da eklenince…Tüm bunların sonucunda gıda krizi veya gıda da kıtlık beklentileri de her geçen gün daha fazla konuşulur hale gelmiştir. Gıda dediğimizde ise olmazsa olmazımız topraktır.
Toprak, kimileri için üzerine onlarca kat bina inşa edilebilir bir arsa, kimileri için bir yerden bir yere en kısa sürede üzerinde ulaşım sağlanan kara parçası, kimilerine göre de dededen kalma tapularla zenginliktir. İnsanlığın gıdaya ulaşımını sağlayan toprak, çiftçilerimiz için ise en değerli varlıktır. Toprak, çiftçilerin geçimini sağladığı, üzerinde üretimini sürdürdüğü ekmek teknesidir. Elbette hepsinin ötesinde bu ülkeye gönülden bağlı olan herkesin canından aziz bilip vatanım dediği toprağımız bizler için daima mukaddestir ve öyle kalacaktır” dedi.
Gıdaya erişimde toprak ve en önemli iki değerdir. Toprağa ve toprakta üretim yapan çiftçiye yeteri kadar değer verilmemektedir. Ülkemizde tarım arazileri yıldan yıla azalıyor, kırsalda genç nüfus azalıyor, maliyetler nedeniyle çiftçi üretmekte isteksiz davranıyor.
Topraklarımızın tuzluluk, çoraklaşma, yanlış kullanım gibi nedenlerle kalitesi bozulmakta ve diğer taraftan da erozyon, amaç dışı kullanım ile de topraklarımız kaybedilmektedir. Ayrıca, tarım arazilerimizin küçük, parçalı, dağınık, çok hisseli olması ve sulama imkânlarının halen yetersizliği ile verimli kullanımı da sağlanamamaktadır. Nitekim yüzölçümü 78,35 milyon hektar olan Türkiye’nin, uzun ömürlü bitkilerle beraber toplam arazi miktarı 1990-2020 döneminde 27,9 milyon hektardan 23,1 milyon hektara geriledi. Yani 30 yıllık bir süreçte 4,8 milyon hektar tarım arazisini kaybettik.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin verilerine göre; Ülkemizde en fazla tarım arazisine sahip olan Konya ilinde, son 10 yılda tarım alanları yüzde 10,5 azalmıştır. Aynı dönemde tarım arazilerinin en fazla olduğu illerimizden sırasıyla Şanlıurfa’da yüzde 16,6, Sivas’ta yüzde 17,8, Yozgat’ta yüzde 15,7, Çorum’da yüzde 12,5, Adana’da yüzde 12,4, Mersin’de yüzde 13,1, Kırşehir’de yüzde 17,6, Mardin’de yüzde 12,9, Edirne ilinde yüzde 14,0, Malatya’da yüzde 11,9, Muş’ta yüzde 12,3, Hatay’da yüzde 16,9 ve Kastamonu’da yüzde 13,4 oranında azalma gerçekleşmiştir.
Yine birliği verilerine göre; Ülkemizdeki 23,1 milyon hektar alanın 15,2 milyon hektarı ÇKS’ye kayıtlı olduğunu görüyoruz.
Ülkemizde 23,1 milyon hektar alanın 15,2 milyon hektarı ÇKS’ye kayıtlıdır. ÇKS’ye kayıtlı alanda üretim yapan çiftçiler tarımsal desteklerden faydalanabilmektedir. Bu durumda ülkemizde 8 milyon hektar tarım arazisi kayıt altına alınamamakta, bu alanların bir kısmında üretim devam etse de üretici destek alamamaktadır.
ÇKS’ye kaydolamayan 8 milyon hektar tarım alanı; intikali yapılamamış, hissedarlar arasındaki sorunlar veya arazilerin çok küçük olması nedeniyle işlense de ÇKS’ye kaydettirilmeyen, atıl tarım alanları ve ecrimisil ile işlenen hazine arazilerinden oluşmaktadır. Bu alanlarda üretim yapan çiftçi yüksek üretim maliyetleri karşısında destek de alamayınca üretimden vazgeçmek durumunda kalmaktadır.
ÇKS’ye kaydolamayan 8 milyon hektar alanın 2,9 milyon hektarı atıl tarım alanıdır. Bu durumda ülkemizde tarım yapılabildiği halde nadasa bırakılan 3,2 milyon hektar nadas alanı ve 2,9 milyon hektar atıl tarım arazisi ile yaklaşık 6 milyon hektar tarım alanında üretim yapılmamıştır. Bu çok büyük bir milli kayıptır hele hele dünyayı ve ülkemizi bekleyen gıda krizi öncesi.
Verimli tarım arazilerini tarım dışı amaçlarla kullanmak, büyük bir savurganlıktır. Birinci sınıf sulamaya uygun tarım arazilerimizin, imara açılmasına asla izin vermemeli, bu arazilerin üzerine sanayi tesisleri, şehirler kurmamalıyız.
Bu topraklar evlatlarımıza bırakacağımız en değerli miras olacaktır.
Yine her zaman dediğimi gibi Türkiye’nin derhal milli bir tarım ve su politikasını oluşturup hayata geçirmesinin vakti gelmiştir ve daha geçmektedir…
YORUMLAR